GRUP ŞİRKETLER & HOLDİNG YAPISI KAPSAMINDA HUKUKİ VE YÖNETİMSEL KARŞILAŞTIRMA

Şirketler büyüdükçe ve faaliyet alanları genişledikçe; yönetim yapısının etkinliğini artırmak, sermaye yapısını güçlendirmek ve uzun vadeli sürdürülebilirliği sağlamak amacıyla grup şirketi yapılanması veya holding yapılanması tercih edilmektedir. Türk hukukunda, grup şirketleri belirli bir merkezden yönetilen ancak bağımsız tüzel kişiliklerini koruyan şirketler topluluğunu ifade ederken, holding yapısı ise esas amacı bağlı şirketlere iştirak etmek ve yönetmek olan anonim şirket formunda örgütlenen bir üst yapı olarak tanımlanmaktadır.

Bu çalışmada, grup şirketi yapısı ile holding yapısı; hukuki, vergisel, finansal ve yönetimsel açılardan karşılaştırılmış olup her iki modelin avantajları ve olası yükümlülükleri detaylı olarak ele alınmıştır. Holding yapısına geçişin getireceği kurumsal yönetim kolaylıkları, finansal avantajlar ve vergisel teşvikler değerlendirilirken, aynı zamanda ek yasal yükümlülükler ve yönetim süreçlerine etkileri de incelenmiştir.

KRİTER

GRUP ŞİRKET YAPISI

HOLDİNG ŞİRKET YAPISI

Kuruluş & Tür

Bağımsız şirketler, genel hükümlere tabi olarak kurulabilir. Örneğin bir işletme, faaliyetini A.Ş. veya Ltd. Şti. olarak seçip ticaret siciline tescil ettirir; holding yapısındaki gibi özel bir izin gerekmez.

 

Holding, yalnızca anonim şirket şeklinde kurulabilir ve başlıca amacı diğer şirketlere iştirak etmektir. Hukuken “holding” unvanlı bir A.Ş., doğrudan üretim veya satış faaliyeti yapamaz; yalnızca bağlı şirketler aracılığıyla bu alanlarda etkinlik gösterir. Bununla birlikte Holding kuruluşu 15.11.2012 tarih 28468 sayılı Tebliğ uyarınca Ticaret Bakanlığı’nın iznine tabidir ve ana sözleşmesine “holding” ibaresi konulabilmesi için onay alınmalıdır​.

 

Esas Sözleşme Değişikliği

 

Şirket ana sözleşmesinde değişiklik yapmak için sadece genel kurul kararı yeterlidir, ekstra resmi izin aranmaz. Bakanlık onayı veya benzeri bir prosedür bağımsız şirketler için (bankacılık gibi özel sektörler hariç) söz konusu değildir.

 

Holding statüsündeki A.Ş.’nin ana sözleşmesinde yapılacak herhangi bir değişiklik de bakanlık iznine tabidir. Örneğin sermaye artırımı, faaliyet konusu değişikliği gibi işlemler için ticaret siciline başvuru öncesi Bakanlık onayı gereklidir.

Denetim & Gözetim

 

Bağımsız şirketlerin –birtakım istisnalar haricinde– genel kurul toplantılarında bakanlık temsilcisi bulundurma zorunluluğu yoktur. Yönetim organları, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) genel hükümleri çerçevesinde faaliyet gösterir; holding şirketlerdeki özel koşullara tabi değillerdir.

Holdinglerin hem olağan hem olağanüstü genel kurul toplantılarında Bakanlık komiseri bulunması zorunludur. Bu temsilci, alınan kararların hukukiliğini denetler.

Risk Yönetimi & Sorumluluk

Bağımsız şirketler, hukuken birbirinden tamamen ayrı tüzel kişilerdir. Her bir şirket, yalnız kendi borç ve yükümlülüklerinden sorumludur; bir şirketin iflas etmesi veya borcunu ödeyememesi durumunda, diğer bağımsız şirketlerin malvarlığına başvurulamaz. Ortaklar aynı olsa bile, şirketler arası yasal bir bağ olmadığı için bir şirketin alacaklıları diğer şirketlerden alacak talep edemez. Bu sayede riskler ayrıştırılmış olur.

 

Holding yapısında, eğer holding ile bağlı şirketler arasında hâkim-bağlı şirket ilişkisi varsa (holding, bağlı şirkette pay çoğunluğunu veya yönetim kontrolünü elinde tutuyorsa), TTK bu ilişkiye özel sorumluluk hükümleri getirmiştir. TTK m.202 uyarınca hâkim (holding) şirket, hakimiyetini bağlı şirketi zarara uğratacak şekilde kullanamaz. Ek olarak bir holdinge ait şirketlerden birinin mali zorluklar yaşaması veya iflası halinde holding şirketi ve hissedarları da hissedarlık oranı doğrultusunda olumsuz etkilenmektedir. Bu, bağımsız yapıdaki sınırlı sorumluluk prensibiyle aynıdır. Ancak holding tüm bağlı şirketleri yakından izlediği için erken uyarı mekanizmaları kurabilir (Örneğin haftalık finansal raporlar).

 

Kâr Payı Dağıtım Stopajı

Şirketler kârlarını doğrudan ortak konumundaki gerçek kişilere dağıtır. Her bir dağıtımda %15 oranında gelir vergisi stopajı yapılır. Örneğin üç şirketten kâr payı alan bir ortak, her birinden brüt tutar üzerinden stopaj kesildiğini görür.

 

Holding seviyesinde kârlar toplanıp planlama yapılabildiği için vergi optimizasyonu imkânı artar ancak grup yapılanmalarında bu genelde görülmez.

 

Holding olmayan A.Ş. tarafından yatırımı gerçekleştirilecek yeni ortaklıklarda/bağlı iştiraklerde stopajsız aktarılan kâr payı, yine vergisiz olarak (stopajsız) yatırım sermayesi olarak kullanılabilecektir. Bu durum, Holdingler ile aynı niteliktedir.

 

Holding, tam mükellef bağlı şirketlerinden elde ettiği kâr paylarını, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun (“KVK”) 5/1-a maddesi kapsamında kurumlar vergisinden istisna eder. Bu kapsamda, holding bünyesindeki bağlı şirketlerden holdinge aktarılan kârlar, kurumlar vergisine tabi tutulmaz. Holding, yönetim hizmeti geliri gibi diğer kazançları varsa bunlar üzerinden kurumlar vergisi öder.

 

Bağlı şirket, kârını holding şirketine dağıttığında ödeme tüzel kişiliğe yapıldığından stopaj da uygulanmaz. Dolayısıyla yıl içinde grup karları holdinge stopajsız aktarılabilir. Holding bu karları gerçek kişilere dağıtacağı zaman bir kez %15 stopaj ödenir. Aynı kazanç için tek bir stopaj ödemesi olur. Bu mekanizma vergiyi 1 yıl ertelemiş ve potansiyel olarak toplam stopaj yükünü azaltmış olur. Bu durum, ülkenin içinde bulunduğu enflasyonist ortamda stopaj yükünü eritmiş olacaktır.

 

Örneğin, bağlı şirket faaliyetlerinden elde ettiği kârı holdinge devrettiğinde, bu kazanç hem kurumlar vergisinden hem de gelir vergisi stopajından muaf tutulur. Holding, bu geliri muhasebe kayıtlarına ‘iştirak kazançları istisnası’ kapsamında vergisiz olarak kaydeder.

Aynı zamanda, Holding tarafından yatırımı gerçekleştirilecek yeni ortaklıklarda/bağlı iştiraklerde stopajsız aktarılan kâr payı, yine vergisiz olarak (stopajsız) yatırım sermayesi olarak kullanılabilecektir.

 

İştirak Hissesi Satış Kazancı

 

Bağımsız şirket yapısında, şirketler birbirine ortak olmadığından grup içi hisse satışı mümkün değildir. Gelir Vergisi Kanunu (“GVK”) mükerrer madde 80 uyarınca gerçek kişi ortaklar, sahip oldukları şirket hisselerini devretmek istediklerinde, söz konusu hisseleri en az iki yıl süreyle ellerinde bulundurmuşlarsa, şahsi gelir vergisinden muaf tutulurlar.

 

Holdingin bağlı şirket hisselerini elden çıkarırsa %50 (daha önce %75 olan oran, 27 Kasım 2024 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 9160 sayılı Cumhurbaşkanı kararıyla, istisna oranı %50’ye indirilmiştir) kurumlar vergisi istisnası uygulanmaktadır. Ayrıca iki tam yıl elde tutulan iştirak hissesi satışları KDV’den de istisnadır​​.

Grup İçi Fonlama

 

Bağımsız şirketler arasında doğrudan bir sermaye transferi mekanizması bulunmamaktadır. Bir şirketten diğerine sermaye aktarmak isteyen bir ortak, önce kâr payı (temettü) olarak dağıtım yapmalı ve bu işlem sırasında stopaj vergisi ödemeli ve aldığı temettüyü başka bir şirkete sermaye olarak koymalıdır. Alternatif olarak, şirketler birbirine doğrudan borç verebilir; ancak bu durumda şirketler arası finansal ilişkilerin net olarak belirlenmesi gerekir. Yüksek tutarlı borçlandırmalar örtülü sermaye riski taşıyabilir, özellikle borç işlemi şirket ortakları üzerinden dolaylı olarak gerçekleştiriliyorsa, vergi otoriteleri bu durumu örtülü kazanç dağıtımı veya örtülü sermaye kullanımı olarak değerlendirebilir ve ek vergi yükümlülükleri doğabilir.

 

Holding, grup içinde bir finans merkezi gibi hareket edebilir. Örneğin bankalardan daha kolay ve uygun koşullu kredi temin ederek bağlı şirketlere aktarabilir; bu durum örtülü sermaye sayılmayacaktır. ​Holding ihtiyaç duyulduğunda sermaye artırımı yapabilir veya kârlarını güçlü şirketten zayıf olana aktarabilir. Böylece grup genelinde finansman optimizasyonu sağlanır.

 

Bu esnada, Holdingin kullanmış olduğu krediden kaynaklanan kredi faizini iştirak şirkete yansıtması gerekmektedir.

 

Yönetim ve Karar Alma

//

Kurumsallaşma

 

Her şirket ayrı yönetilir; stratejik kararlar ortak(lar) tarafından koordine edilse bile resmi olarak bağımsız yönetim kurulları vardır. Tek elden kontrol sınırlıdır ve fiilen aynı sahip yönetse de hukuken şirketler arası bağ yoktur. Ortak, her bir şirkete zaman ayırmak zorundadır ve karar süreçleri dağınık olabilir.

 

Merkezi yönetim sayesinde tek elde toplanan karar alma mekanizması vardır​. Holding yönetim kurulu, grup stratejisini belirler ve bağlı şirketlerin önemli kararlarını onaylar. Bu, hızlı ve tutarlı karar alma olanağı sağlar​ Örneğin yatırımlar, bütçeler holding düzeyinde değerlendirilip önceliklendirilir. Yönetim kademesinde hiyerarşi netleşir: Holding üst yönetimi (CEO, CFO vb.), tüm alt şirketlerin performansını izleyip yönlendirebilir. Bu kapsamda kurulabilecek direktörlükler şunlar olabilir:

 

Mali İşler

İnsan Kaynakları

Hukuk ve Uyum

Finans (+Yatırım)

Bilgi Teknolojileri

İç Denetim

 

 

Prestij ve İmaj

Grup dışarıdan resmi bir bütün olarak algılanmaz; her şirket kendi adına iş yapar. Bankalar ve büyük müşteriler karşısında şirketler tek tek, daha küçük ölçekli görünür.

 

Holding unvanı ile tek bir marka altında birleşen şirketler, piyasada güven ve saygınlık uyandırabilir. Finans kuruluşları, holding düzeyinde konsolide mali güç gördüklerinde kredi değerlendirmesini daha olumlu yapabilirler. Kıyasen küçük sermaye ile büyük sermayeleri kontrol altına alarak şirketin faaliyet alanını ve gücünü büyüterek pazara egemen olabilir ve farklı sektör ve hizmetlerle faaliyet alanları genişletilebilir.

 

Ortak Hizmetler ve Maliyetler

Her şirket, muhasebe, finans, insan kaynakları gibi destek fonksiyonlarını kendi bünyesinde yürütür. Bu da kaynak israfına ve standartların farklılaşmasına yol açabilir.

 

Holding, ortak hizmet birimleri kurarak ölçek ekonomisi sağlar. Tek bir merkezi muhasebe/finans ekibi, IT sistemi veya hukuk birimi grup genelinde hizmet verebilir. Böylece toplam maliyetler düşebilir ve tüm şirketlerde benzer standartlar uygulanır. Bu merkezileştirilmiş giderler, bağlı şirketlere fatura edilip gider yazdırılarak vergi planlaması da yapılabilir​.

 

Yasal Yükümlülükler

Her bir şirket kendi mevzuat yükümlülüklerini (vergi beyannameleri, ticaret sicil bildirimleri, denetim eşiği vb.) ayrı takip eder. Grup şirketi statüsü resmi olmadığından topluluk bazında özel bir yükümlülük yoktur.

Holding yapısı ile “şirketler topluluğu” hükümleri devreye girer. TTK madde 199 uyarınca göre holdingin hâkim şirket olması sebebiyle, bağlı şirket yönetimleri her yıl bağlılık raporu hazırlar. Holding izne bağlı şirket sahibi olması sebebiyle genel kurul toplantılarında bakanlık temsilcisi bulundurulur. Dolayısıyla holding yapısında uyulacak yasal prosedürler, bürokratik ve prosedürel uygulamalar, ticaret sicil tescil ve ilan süreçleri bağımsız şirketlere göre daha yoğundur.