ANAYASA MAHKEMESİNİN 10.05.2023 TARİH VE 2019/16719 BAŞVURU NUMARALI KARARI HAKKINDA DEĞERLENDİRME
İçindekiler
ToggleAnayasa Mahkemesi (“AYM”) 10.05.2023 tarih 2019/16719 başvuru numaralı kararı ile başvurucuların iş akitlerinin, terör örgütü üyeliği suçundan şüpheli bir şahsın masum olduğuna dair paylaşımları nedeniyle feshedilmesinin Anayasa’ya aykırılık taşıdığına ve ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine karar vermiştir.
-
Başvuru Konusu ve Gerekçesi
İlgili karara konu olayda, başvuruculardan ikisi devlet hastanesinde teknik personel biri ise il göç idaresinde şoför kadrosunda belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalışmaktayken terör üyeliğinden tutuklu olan eski belediye başkanına ilişkin övgü içeren ve masum olduğu yönünde imza kampanyası içeren paylaşımlarda bulundukları sebebiyle iş akitleri feshedilmiştir.
İş akitlerinin feshedilmesi sonucunda başvurucular işe iade talepli tespit davası açmış ancak ilk derece mahkemesi, “işverenlerden şüphelendikleri kişilerle çalışmalarının beklenemeyeceği” gerekçesiyle davaların reddine karar vermiştir. Başvurucular kararları istinaf etmiş, istinaf mahkemesi ise “iş ilişkisinin devamı için gerekli güven ilişkisinin sarsıldığı” gerekçesiyle istinaf taleplerinin reddine karar vermiştir.
Kararlar neticesinde başvurucular, masum olduklarına inandıkları kişiye ilişkin yaptıkları paylaşımların terör örgütü ile ilişkilendirildiğini, söz konusu kişinin daha sonra beraat ettiğini, iş akitlerinin feshedilmesinin ifade özgürlüğünü, adil yargılanma hakkını, mülkiyet hakkını ve cezaların kanuniliği ilkesini ihlal ettiğini iddia ederek AYM’ye bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
AYM başvuruyu ifade özgürlüğü kapsamında incelemiştir.
-
Anayasa Mahkemesi’nin İncelemesi ve Sonuç
AYM, başvurucuların iş sözleşmelerinin feshedilmesi ile ifade özgürlüklerinin ihlal edildiği iddiasına ilişkin yaptığı değerlendirmede:
- 4857 sayılı İş Kanunu’nun (“İş Kanunu”) 18. Maddesi[1] uyarınca belirsiz süreli iş sözleşmelerinin işveren tarafından sona erdirilebilmesi için “işçinin yeterliliği ve davranışlarından kaynaklanan geçerli bir sebebin işveren tarafından gösterilmesi” nin arandığını ve hükmün gerekçesinde “iş sözleşmesinin sona erdirilebilmesi için işçinin davranışlarının iş görme borcunu ciddi biçimde olumsuz etkilemesi, iş görme borcunu gerektiği biçimde yerine getirmesine olanak vermemesi, iş ilişkisinin sürdürülmesinin işveren açısından makul ölçülerde beklenememesi” gerektiğinin ifade edildiğini,
- Feshe sebep olarak gösterilen paylaşımların ve imza kampanyasının mesai saatleri içinde ya da iş araçlarıyla yahut işyerinde yapıldığının, başvurucuların bu sebeple iş sözleşmesinden kaynaklanan sorumluluklarını yerine getiremediğinin ileri sürülmediğini ve mahkemeler tarafından paylaşımlar ile başvurucuların işi, işyeri veya işvereni arasında alaka tespit edilmediğini, başvurucuların paylaşımlarının işçi ve işveren arasındaki güven ilişkisini nasıl sarstığı ve işyerinde ne tür olumsuzluklara yol açtığı ve işverenin zarar gören işletme menfaatlerinin neler olduğunun ilk derece ve bölge adliye mahkemesi kararlarında belirtilmediğini,
- Terörü meşrulaştıran, öven, teşvik eden sözlerin ifade özgürlüğü kapsamına girmeyeceğini ve işverenden de terör örgütünü öven ve/veya destekleyen çalışanlarla çalışmasının beklenemeyeceğini ancak işverenler ya da mahkemeler tarafından somut olayda başvurucuların, hakkında kesinleşmiş mahkûmiyet kararı bulunmayan ve daha sonra hakkında beraat kararı verilen kişiye ilişkin paylaşımlarının terörü ne şekilde över nitelikte olduğunun izah edilmediğini,
- Anılan paylaşımların siyasi içerikli olduğu kabul edilse dahi kamu menfaatini ilgilendiren durumların varlığı halinde kullanılan ifadelerin belli bir ağırlığa sahip olma ihtimalinin bulunduğunu ve bu durumun ifade özgürlüğünün korunması yönündeki gerekliliği ortadan kaldırmayacağını,
- Başvurucuların iş akitlerini fesheden kurumlarda özel hukuk hükümlerine tabi olarak çalıştıklarını, devlet idaresi ile arasında belirli bir düzeyde güven ve sadakat ilişkisinin tesis edilmesini gerektiren devlet memuru statüsüne girmediklerini; bu sebeple işverenlerine karşı yerine getirmeleri beklenen sadakat ve sakınma yükümlülüğünün kamu kurumunda çalışanlardan beklenilen kadar katı olmaması gerektiğini,
- Söz konusu paylaşımların ve imza kampanyasının çok geniş bir kitleye ulaştığı yönünde iddia bulunmadığını ve başvurucuların çalıştıkları işyerlerindeki bilinirliklerinin ve temsil edilebilirliklerinin kısıtlı olduğunu belirtmiştir.
Yukarıda yer verilen açıklamalar doğrultusunda AYM, iş akitlerinin feshedilmesinin amaçlanan hedeflere ulaşmak için son derece ağır olduğuna ve İş Kanunu’nun 18. maddesinin aşırı bir yoruma tabi tutularak düşünce açıklamalarının dolaylı sınırlandırılmasına dayanak yapıldığını belirtmiş ve Anayasa’nın 26. maddesinde[2] güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.
[1] Feshin geçerli sebebe dayandırılması
Madde 18 -Otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır. (Ek cümle: 10/9/2014-6552/2 md.) Yer altı işlerinde çalışan işçilerde kıdem şartı aranmaz.
[2] VIII. Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti
Madde 26 – Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet Resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.
Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.
Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz.
(Ek fıkra: 3/10/2001-4709/9 md.) Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.