2023 OCAK- HAZİRAN MEVZUAT BÜLTENİ

PERAKENDE TİCARETTE UYGULANACAK İLKE VE KURALLAR HAKKINDA YÖNETMELİK (11.01.2023)

11.01.2023 tarihli ve 32070 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan işbu Yönetmelik’in ‘Perakende İşletmelerin Tüketicilere Yönelik Taksitli Satışları’ kenar başlıklı 12/B maddesinde değişikliğe gidilmiştir. Yönetmelik’in 12/B maddesi uyarınca, mal veya hizmet satışı sonrası belli bir ücret karşılığı borcun taksitlendirilmesi veya ödemenin ertelendiği dönemler dahil olmak üzere, kıymetli evrak düzenlenerek veya düzenlenmeksizin gerçekleştirilen konut satışı haricindeki taksitli mal ve hizmet satışlarında taksitlendirme süresi on iki ayı geçemeyecektir.

İlgili maddenin 2.fıkrasına getirilen değişiklik ile, 22.08.2020 tarihli ve 31221 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yenilenmiş Ürünlerin Satışı Hakkında Yönetmelik uyarınca, yenileme merkezleri veya yetkili satıcılarca gerçekleştirilen yenilenmiş ürün niteliğindeki cep telefonu satışları hariç olmak üzere fiyatı 12.000 (on iki bin) Türk lirasının üzerinde olan cep telefonu satışlarında taksitlendirme süresi üç ay olarak uygulanacaktır.

6585 SAYILI PERAKENDE TİCARETİN DÜZENLENMESİ HAKKINDA KANUN (01.02.2023 – 01.01.2024) 

01.02.2023 tarihli ve 32091 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “7435 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 640 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile önemli değişiklikler yapılmıştır.

Kanun’un 6.maddesinin kenar başlığı “Tedarik Zincirinde Haksız Ticari Uygulamalar” olarak değiştirilmiş olup haksız ticari uygulamalar üretici, tedarikçi ve perakende işletmeler arasındaki ticari ilişkilerde taraflardan birinin diğer tarafın ticari faaliyetlerini önemli ölçüde bozan, makul karar verme yeteneğini azaltan veya normal şartlarda taraf olmayacağı bir ticari ilişkinin tarafı olmasına sebep olan faaliyetler olarak tanımlamıştır. İlgili maddenin 2. fıkrası ile her durumda haksız ticari uygulama olacak ve sınırlı sayıda sayılmamış 7 hal, bentler halinde düzenlenmiş ve Kanun’un 18. maddesi ile ilgili hususlara ilişkin caydırıcı cezalar öngörülerek haksız ticari uygulamaların önüne geçilmesi amaçlanmıştır. (İşbu değişiklik 01.01.2024 tarihinde yürürlüğe girecektir.)

Haksız ticari uygulamalar ve öngörülen yaptırımlar aşağıdaki gibi tablo şeklinde özetlenmiştir:

Haksız Ticari Uygulamalar

İdari Para Cezaları

Kanun m.6/2-a: Kalite standartlarının sağlanması amacıyla sözleşmede yer verilen koşullar hariç olmak üzere, herhangi bir gerçek veya tüzel kişiden mal veya hizmet teminine zorlamak.

Kanun m. 18/1/a/1: Her bir aykırılık için 20.000 (yirmi bin) Türk lirası tutarında idari para cezası uygulanacaktır.

Kanun m.6/2-b: Kampanya maliyetini, kampanyalı satış yapmak istemeyen tarafa yansıtmak.

Kanun m. 18/1/a/2: Yansıtılan kampanya maliyeti tutarında idari para cezası uygulanacaktır. Ayrıca, aykırılığın bir takvim yılı içinde tekrarı hâlinde, her bir tekrar için bir önceki cezanın iki katı tutarında idari para

cezası uygulanacaktır.

Kanun m.6/2-c: Tarım ve gıda ürünlerinin tedarikinde ticari ilişkinin koşullarını, yazılı veya elektronik ortamda yapılan sözleşmeyle belirlememek.

Kanun m. 18/1/a/1: Her bir aykırılık için 20.000 (yirmi bin) Türk lirası tutarında idari para cezası uygulanacaktır.

Kanun m.6/2-ç: Karşı tarafın aleyhine tek taraflı değişiklik yapma yetkisi veren veya açık ve anlaşılır olmayan hükümlere sözleşmede yer vermek. Kanun m.6/2-d: Ürün talebini doğrudan etkileyen herhangi bir hizmet vermediği halde mağaza açılışı ve tadilatı, ciro açığı, banka ve kredi kartı katılım bedeli ve başka adlar altında bedel almak veya verdiği hizmetin türünü ve hizmet bedelinin tutar ya da oranını sözleşmede belirtmediği halde prim ve bedel almak.

Kanun m. 18/1/a/1: Her bir aykırılık için 20.000 (yirmi bin) Türk lirası tutarında idari para cezası uygulanacaktır.

Kanun m. 18/1/a/2: Haksız olarak alınan prim ve bedel tutarında idari para cezası uygulanacaktır. Ayrıca, aykırılığın bir takvim yılı içinde tekrarı hâlinde, her bir tekrar için bir önceki cezanın iki katı tutarında idari para cezası uygulanacaktır.

Kanun m.6/2-e: Karşı tarafın kusurundan kaynaklanan durumlar hariç olmak üzere, üretim tarihinden itibaren otuz gün içinde bozulabilen tarım ve gıda ürünlerine yönelik siparişleri, ürünün teslim tarihinden önceki otuz gün içinde iptal etmekKanun m. 18/1/a/2: İptal edilen sipariş bedeli tutarında idari para cezası uygulanacaktır. Ayrıca, aykırılığın bir takvim yılı içinde tekrarı hâlinde, her bir tekrar için bir önceki cezanın iki katı tutarında idari para cezası uygulanacaktır.
Kanun m.6/2-f: Karşı tarafın kusurundan kaynaklanan durumlar hariç olmak üzere, üretim tarihinden itibaren otuz gün içinde bozulabilen tarım ve gıda ürünlerinin tesliminden veya mülkiyetinin devrinden sonra bozulma ya da zayi olma gibi maliyetleri yansıtmak.Kanun m. 18/1/a/2: Yansıtılan kampanya maliyeti tutarında idari para cezası uygulanacaktır. Ayrıca, aykırılığın bir takvim yılı içinde tekrarı hâlinde, her bir tekrar için bir önceki cezanın iki katı tutarında idari para cezası uygulanacaktır.

Kanunun ‘Ödeme süresi’ kenar başlıklı 7. maddesi ile üretici, tedarikçi ve perakende işletmeler arasındaki ticari ilişkilerden kaynaklanan ödemelerin, sözleşmede öngörülen süre içinde yapılması esası hükme bağlanmıştır. Tarım ve gıda ürünlerinde ödeme süreleri alacaklının borçludan daha küçük ölçekli olup olmaması ve ürünün 30 gün içerisinde bozulabilecek kapsamda olup olmamasına göre düzenlenmiştir.(İşbu değişiklik 01.01.2024 tarihinde yürürlüğe girecektir.)

Kanun koyucu, ödemenin süresi içinde yapıldığına ilişkin ispat yükünü borçluya yüklemiştir. Süresinde ödenmeyen tutarı geçmemek üzere otuz güne kadar süre aşımında her bir gün için bu tutarın binde beşi, otuz günden sonraki süre aşımında her bir gün için süresinde ödenmeyen tutarın yüzde biri oranında idari para cezası öngörülmüştür.

Kanun’un 11. maddesi ile ortak gelir ve ortak gider tanımları yapılmış olup, 6. fıkrasında alışveriş merkezi maliki veya yönetiminin, her yıl bir önceki yıla ilişkin ortak gelir ve gider raporu hazırlayarak alışveriş merkezindeki perakende işletmelere göndereceği belirtilmiştir.

Raporda, ortak gelir ve giderlerin tür ve tutarları, her bir perakende işletmeden tahsil edilmesi gereken ve tahsil edilen ortak gider katılım payları ile Bakanlıkça gerekli görülen diğer bilgilere yer verilecektir.

Kanun’un 18/1/g bendi ile 6.fıkrada belirtilen ortak gelir ve gider raporunu usulüne uygun hazırlamayanlara veya perakende işletmelere göndermeyenlere, alışveriş merkezindeki her bir perakende işletme için 20.000 (yirmi bin) Türk lirası idari para cezası öngörülmüştür.

Kanun’un madde 11/7. fıkrası ile ortak kullanım alanlarına ve bunların niteliklerine; ortak gelir ve giderlere, ortak giderlerin belgelendirilmesine, bu giderlere katılıma ve katılanların bilgilendirilmesine; ortak gelir ve gider raporunun hazırlanmasına, bu rapora esas teşkil eden gelir ve gider belgeleri ile sözleşmelerinin perakende işletmelere sunulmasına, ortak gelir ve gider uygulamalarının bağımsız denetim kuruluşlarınca denetlenmesine ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer hususların yönetmelikle belirleneceğini ifade ederek, Alışveriş Merkezleri Hakkında Yönetmeliği’nde yer alan düzenlemelerin uygulama alanı bulacağı belirtilmiştir.

İdari para cezalarının düzenlendiği 18. Maddeye eklenen 7.fıkra uyarınca, ilgili maddede belirtilen idari para cezalarının bir takvim yılına ilişkin toplam tutarı; işletmenin küçük ölçekli olması durumunda 5.000.000 (beş milyon) Türk lirasından, orta ölçekli olması durumunda 50.000.000 (elli milyon) Türk lirasından, büyük ölçekli olması durumunda iki yüz elli milyon Türk lirasından fazla olamaz.” şeklinde üst sınır getirildiği gözlemlenmiştir.

6102 SAYILI TÜRK TİCARET KANUNU (05.04.2023 – 01.09.2023)

05.04.2023 tarihli ve 32154 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7445 Sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun uyarınca, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/2 maddesinde geçen basit yargılama usulünün uygulanmasında belirlenen parasal sınır 500.000 (beş yüz bin) TL’den 1.000.000 (bir milyon) TL’ye çıkarılmış olup bu konuda belirlenecek parasal sınırın artık 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Ek 1/1 maddesine göre artırılması öngörülmüştür.

Ayrıca aynı Kanun ile Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A maddesi önceden “4. Maddede ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” şeklinde düzenlenmişken yapılan değişiklikle bu maddeden “paranın ödenmesi” ibaresi çıkartılmış olup bu davalarda konusu bir miktar para olan alacak ve tazminata ek olarak itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davalarında da dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması, dava şartı haline gelmiştir. (İşbu 5/A maddesi 01.09.2023 tarihinde yürürlüğe girecektir.)

7036 SAYILI İŞ MAHKEMELERİ KANUNU (01.09.2023)

05.04.2023 tarihli 32154 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7445 Sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun uyarınca, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 3. maddesinde geçen arabulucuya başvurunun dava şartı olarak düzenlendiği haller genişletilmiştir.

Kanun maddesinde sadece bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacakları ve tazminatları ile ilgili arabuluculuğa başvurmak bir dava şartı iken, yapılan düzenleme ile bu davalardaki alacaklara ve tazminatlara ilişkin yürütülecek itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davalarında da arabulucuya başvurmak dava şartı haline gelmiştir. Yürürlük tarihi olan 01.09.2023 tarihinden itibaren bireysel veya toplu iş sözleşmesi kapsamında İş Mahkemeleri’nin görev alanına giren işçi veya işveren alacakları ve tazminatlarına ilişin itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davalarını açabilmek için tarafların dava şartı olan arabuluculuk sürecini tamamlaması gerekecektir. Böylelikle Mahkemelerdeki dava yoğunluğunun önüne geçilmesinin amaçlandığı düşünülmektedir.

4721 SAYILI TÜRK MEDENİ KANUNU (28.01.2024)

28.04.2023 tarihli 32174 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 2023/38 karar sayılı Anayasa Mahkemesi kararı ile 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu (“TMK”) madde 187’de yer alan “Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir…” hükmü mülga edilmiştir.

İlgili hükmün mülga gerekçesinde; soyadının kadının kimliği ile kişiliğinin bir parçasını oluşturduğu, itiraz konusu kuralla kadının evlenmeden önceki soyadını kullanma hakkına getirilen sınırlamanın meşru bir amacının bulunmadığı, erkeğin doğumla kazandığı soyadını ömrü boyunca kullanması mümkün iken aynı hakkın kadına tanınmamasının eşitlik ilkesiyle bağdaşmadığı belirtilmiştir. Kararda mülga edilen maddenin Anayasa’nın vazgeçilemeyecek ilkelerinden özellikle kanun önünde eşitlik, kişinin maddi manevi varlığı, özel hayatın gizliliği ve imzalanan Uluslararası Anlaşmalar nezdinde tezatlık oluşturduğu belirtilerek sosyal, ekonomik, demografik ve teknolojik alandaki gelişmeler ile kadın-erkek eşitliğinin hayatın akışı ve hukuk dünyasıyla tam anlamıyla bütünleşmesi gerektiğinin altı çizilmiştir.

GRC LEGAL Yorumu

Eşlerin evlilik birliğindeki konumlarında eşitliğe uygun düşmeyen kanun hükümlerinin mülga edilmesi toplum ve aile birliğindeki bilinci arttırmak için önemli bir adım olmakla birlikte ilgili kararın TMK’daki farklı düzenlemelerin de değişimine yol açabileceği öngörülmektedir. Zira, TMK madde 321’de düzenlenen “Çocuk, ana ve baba evli ise ailenin soyadını taşır.” Hükmünün bu karar sonrası uygulamada nasıl şekilleneceği, evlilik birliği içerisinde doğan çocuğun kimin soyadını alacağı da merak konusudur.

BANKALARCA KULLANILACAK UZAKTAN KİMLİK TESPİTİ YÖNTEMLERİNE VE ELEKTRONİK ORTAMDA SÖZLEŞME  İLİŞKİSİNİN KURULMASINA İLİŞKİN YÖNETMELİK (01.06.2023)

 

25.05.2023 tarihli ve 32201 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan işbu Yönetmelik’te yapılan değişiklik ile engelli bireylerin bankalar nezdinde gerçekleştirilen uzaktan kimlik tespiti ile banka müşterisi olabilme imkanından faydalanabilmesi için yapılan görüntülü görüşme esnasında üçüncü bir kişinin engelli bireye yardımcı olabileceği, ancak üçüncü kişinin bu yardımı gerçekleştirirken kendisine ait kimlik belgesinin ön ve arka yüzünü gösterme yükümlülüğünün bulunduğu belirtilmiştir.

Ayrıca söz konusu değişiklik ile tüzel kişiliklerin bankalara uzaktan bir şekilde müşteri olabilmesinin önünün açılması amaçlanmıştır. Konu hakkında banka ile irtibat kuran kişinin tüzel kişiyi temsile haiz olduğu MERSİS ve/veya Ticaret Sicili Gazetesinden edinilen güncel bilgiler ile eşleştirilerek doğrulanacaktır.

Bu aşama gerçekleştikten sonra sonra bankanın ihtiyaç duyması halinde müşteri temsilcisi tarafından kişinin bankaya sunmuş olduğu tüzel kişiyi temsile yetkili olduğunu gösteren imza sirkülerinin kişinin kimlik belgesinde ve/veya MERSİS’te bulunan imza örneği ile karşılaştırılacağı ve imza sirkülerinin mevcudiyetinin üzerindeki tarih ve yevmiye numarası kullanılmak suretiyle teyit edileceği belirtilmiştir.

GRC LEGAL Yorumu

Söz konusu değişiklik engelli bireye yardım edecek kişiyi “üçüncü bir kişi” ifadesi ile ele almıştır. Bu üçüncü kişinin herhangi biri olup olamayacağının risk taşıdığı, tarafına vasi atanan engelli bireylerin herhangi bir vasi kontrolünden ve yetkisinden geçmemesinin maddi istismara yol açabileceği, uzaktan kimlik tespitinde rol alacak yetkilinin engelli bireyin saikini tespit etmekte zorlanabileceği düşünülmekte olup düzenlemede yer verilen ifadelerin netleştirilmesi ve üçüncü kişilerin sınırlandırılmasında fayda olacağı kanaatindeyiz. Engelli kişilere yardımcı olan üçüncü kişilerin kimlik bilgilerinin de banka nezdinde tutulacak olması sebebiyle bu üçüncü kişilerin Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında aydınlatılmasının gündeme gelmesi gerekecektir. Aydınlatmanın usul ve esaslarının tespit edilmesinde fayda görülmekte olup bankaların işbu aydınlatmayı kişiye tebliğini ispat için süreçte esasen gerekli olandan daha fazla bilgi temin etmesi gerekebilecektir. Örneğin, tebliğ için iletişim veri kategorisinde yer alan telefon ve e-posta adresi bilgisi gibi daha fazla kişisel veri işlenmesinin gerekmesi halinde veri minimizasyonu ilkesine aykırılık teşkil edebilecektir.

ENGELLİ BİREYLERE KİMLİK KARTI VERİLMESİNE VE ULUSAL ENGELLİ VERİ SİSTEMİ OLUŞTURULMASINA DAİR YÖNETMELİK (12.05.2023)

12 Mayıs 2023 tarihli ve 32188 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan işbu Yönetmelik yürürlüğe girerek, erişkinler için sağlık kurulu raporuna göre engel oranı en az %40 olan bireylere veya çocuklar için özel gereksinim raporuna göre en az bu orana denk özel gereksinim düzeyine sahip çocuklara engelli kimlik kartı verilmesine ve Ulusal Engelli Veri Sistemi oluşturularak bu sisteme işlenecek ve aktarılacak verilere ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir.

Engellilere yönelik hizmet sunan kurum ya da kuruluşlarca elde edilen kişisel veriler ve özel nitelikli kişisel veriler de bu kanun ve ilgili mevzuat çerçevesinde veri sistemine de aktarılabilecektir. Veri Sorumlusu olan Bakanlık, aktarılan bilgilerin doğruluğunu ve güncelliğini korumak için gerekli önlemleri alacak olsa da asıl sorumlu veriyi aktaran taraf olarak kabul edilmiştir.

Ulusal Engelli Veri Sistemi’nde saklanan kişisel verilerin mevzuatta öngörülen sürenin sona ermesi ya da işlenme amacının gerektirdiği sebeplerin ortadan kalkması durumunda 6698 sayılı Kanun ile diğer kanunlar ve ilgili mevzuata uygun olarak imha edileceği belirtilmiştir.

Bu Yönetmelik kapsamında kimlik kartı işlemleri esnasında elde edilen veriler, kimlik kartının geçersiz hale geldiği ya da kullanım dışı kaldığı tarihten itibaren 50 yıl boyunca saklanacaktır.
Son olarak işbu Yönetmelik’in yürürlüğe girmesi neticesinde Engellilere Kimlik Kartı Verilmesine Dair Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.

5271 SAYILI CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (01.08.2024)

Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından Anayasa Mahkemesi’ne (“AYM”) yapılan başvuruda 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması’na (“HAGB”)

ilişkin düzenlenen 231. Maddesi’nin 5 ve 14. Fıkralar dahil olmak üzere aralarında kalan tüm fıkralar itiraza konu edilmiştir.

Başvuruda HAGB kararı verilmesinin mağdurlar açısından yeterli giderim sağlamadığı, faillerin cezadan muaf tutulmasına yol açtığı ve devletin kişilerin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme şeklindeki yükümlülüğünü yerine getiremediği belirtilerek kanun maddesinin Anayasa’nın kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı başlıklı 17. Maddesi’ne aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

AYM tarafından yapılan değerlendirmelerde;

  • HAGB kurumunun cezasızlıkla bağlantılı olarak yaşam hakkı ile işkence ve kötü muamele yasağı ile ilgili sorunlara neden olduğu, pek çok temel hak ve özgürlüğe müdahale teşkil ettiği,
  • HAGB uygulanmasını yargılamanın henüz başında kabul eden sanıkların istinaf kanun yolundan feragat etmiş olarak kabul edildiği, böylelikle adil yargılanma hakkı güvencelerinin ilk derece mahkemesince sağlanıp sağlanmadığının denetiminin istinaf kanun yolunda yapılamadığı ve hak ihlallerine sebebiyet verdiği,
  • Mülkiyet hakkına müsadere yoluyla yapılan sınırlamaya ilişkin istinaf kanun yoluna başvuru imkânının askıya alınarak HAGB kararı ile birlikte müsadere kararının infazına yol açabilecek şekilde infaz zamanında belirsizliğin olduğu ve yeterli güvencenin olmaması nedeniyle maliklere aşırı bir külfet yüklediği,
  • HAGB kurumunun uygulanmasının sanığın infaz edilebilir bir ceza almaması sonucunu doğurduğunu ve bu kurumun uygulanmasında mağdurun muvafakati ya da mağdur açısından yeterli ve etkili bir giderim sağlamadığı,
  • Failin kamu görevlisi olması halinde işkence veya kötü muamelede bulunduğu tespit edilen kamu görevlisinin hiçbir suretle hoş görülmemesi gerektiği ve fiili olarak cezasız bırakılmaması gerektiği belirtilmiş olup 2022/120 Esas, 2023/107 Karar numaralı dosya ile, söz konusu itiraz edilen fıkraların Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline, kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesine karar vermiştir.