AD DEĞİŞİKLİĞİNİN İLÂN EDİLMESİNE İLİŞKİN HÜKÜM İPTAL EDİLDİ!
İçindekiler
ToggleAnayasa Mahkemesi (“AYM”) 22/2/2024 tarihli ve 2023/34 Esas sayılı kararı ile, kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı kapsamında Türk Medeni Kanunu’nun (“TMK”) 27/2 maddesinde yer alan adın değiştirilmesinden sonra gazetede ilan edilmesine ilişkin hükmünü iptal etmiştir. İptale konu olan hüküm “Adın değiştirilmesi, ancak haklı sebeplere dayanılarak hâkimden istenebilir. Adın değiştirildiği nüfus siciline kayıt ve ilân olunur.” şeklinde düzenlenmektedir.
AYM başvurusunda özetle; itiraz konusu kuralda adın değiştirilmesine ilişkin mahkeme kararının ilanının ne şekilde olacağına ilişkin herhangi bir düzenlemenin bulunmadığı, uygulamada ilgili kararın hüküm fıkrasının gazetede ilan edildiği, ilanın bu şekilde yapılması suretiyle kişinin önceki adı, şimdiki adı, anne ve baba adı, nüfusa kayıtlı olduğu yer ve doğum tarihi gibi kişisel verilerinin herkes tarafından bilinebilecek hâle geldiği, adın değiştirilmesinin ilanına herhangi bir hukuki sonucun bağlanmadığı belirtilerek kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
AYM yaptığı değerlendirmede; Anayasa’nın 20/3 maddesi uyarınca herkesin, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahip olduğunu vurgulamıştır. Ek olarak; “Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.” hükmü belirtilerek kişisel verilerin korunmasının, özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkı kapsamında güvence altına alındığı ifade edilmiştir. AYM, yukarıda belirtilen değerlendirmelerine ek olarak;
- AYM’nin diğer kararlarında belirtildiği üzere; kişisel verinin bir kişiye ilişkin bütün bilgileri ifade etmekte olduğunu ve bireyin adı, soyadı, doğum tarihi gibi sadece kimliğini ortaya koyan bilgileri değil telefon numarası, sosyal güvenlik numarası gibi bilgilerini de kapsadığını ve bu bağlamda bir kişinin adının açıkça kişisel veri niteliğini haiz olduğunu,
- İtiraz konusu kuralın, adın değiştirilmesinin ilan edilmesini öngörmek suretiyle kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sınırlama getirdiğini,
- Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca; kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sınırlama getiren düzenlemelerin kanunla yapılması, Anayasa’da öngörülen sınırlama sebeplerine ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü olması gerektiğini,
- Anayasa’nın 20/3 maddesi uyarınca; kişisel verilerin ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebileceğini, kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas usullerin kanunla düzenleneceğini,
- Bu kapsamda kişisel verilerin korunmasını isteme hakkını sınırlamaya yönelik bir kanuni düzenlemenin şeklen var olmasının yeterli olmadığını, kuralların keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli ve öngörülebilir nitelikte olması gerektiğini, belirtmiştir.
AYM bu değerlendirmeler sonucunda; ilgili kuralın, ad değişikliğinin ilan edilmesini öngördüğü fakat ilanın kapsamının ne olacağı, ilanda kişisel veri niteliğindeki hangi bilgilere ver verileceği, ilanın şekli ve usulü konusunda herhangi bir düzenleme yapılmadığı; ilanda yer alacak bilgilerin kapsamının keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli ve öngörülebilir olmasını sağlayacak kanuni güvencelere yer verilmediği tespitlerinde bulunarak; hükmün ilgili kısmının Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle, İPTALİNE karar vermiştir.
GRC LEGAL Yorumu: AYM’nin son zamanlarda kişisel verilerin korunması ve özel hayatın gizliliği haklarının güvence altına alınması açısından önemli kararlara imza attığını gözlemlemekteyiz. TMK madde 27/2’de yer alan “ilan” düzenlemesinin iptali ile kişilerin birtakım kişisel verilerinin herkes tarafından bilinebilecek hale gelmesinin önüne geçilmiş olup AYM’nin bu kararı ile kişisel verilerin korunmasına yönelik kanuni güvencelerin belirli ve öngörülebilir olması gerekliliğinin altı çizilmiştir. Kanaatimizce de kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı ile ad değişikliğinin ilan edilmesiyle sağlanmak istenen, net bir karşılığı da bulunmayan fayda bir denge testine tabi tutulduğunda, kişinin temel hak ve özgürlüklerinin korunmasına öncelik verilmesi gerektiği açık olduğundan; AYM tarafından verilen bu karar son derece yerindedir.